Editörden

Editörden

  • Tamer Özülker

Nucl Med Semin 2021;7(1):0-0

Değerli Meslektaşlarım,

Thomas Kuhn, 1962 yılında yayınladığı bilim felsefesinde çığır açan ve tüm zamanların en çok atıfta bulunulan bilimsel kitabı olarak nitelenen “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı kitabında, o zamana dek geçerli olan, bilimsel etkinliğin birikimle ilerlediği fikrine karşı çıkarak “paradigma kayması” kavramını ortaya koydu. Kuhn’a göre bilimsel kabuller, mevcut teoriler bir fenomeni açıklayamadığında ve birisi yeni bir teori önerdiğinde değişime uğrayan geçici paradigmalardı. En bilinen örnekleri arasında Rölativite ve Evrim teorilerinin sayılabileceği bu “paradigma kaymaları” kavramı, ortaya atıldığı tarihten bu yana fizikten nörobilime, ekolojiden matematiğe kadar pek çok bilim dalındaki metodolojik değişimleri açıklamak için kullanılageldi.

Tiroid kanserlerinin tedavi ve takibiyle uğraşan biz Nükleer tıp hekimleri de, son yıllarda bu alanda farklı uzmanlık dallarını da ilgilendiren paradigma kaymalarına tanık olduk. Radyoaktif iyot tedavisi (RİT), ilk uygulamanın yapıldığı 1942 yılından beri diferansiye tiroid kanserlerinin tamamlayıcı tedavisinde vazgeçilmez bir yöntem olarak kabul görse de, son yıllarda özellikle düşük risk grubundaki tiroid kanseri olgularındaki artış ve retrospektif gözlemsel çalışmalarda düşük ve orta risk gruplarındaki hastalarda adjuvan RİT’nin ek faydasının gösterilemeyişi nedeniyle, endikasyon ve doz açısından sorgulanmaya başladı. Amerikan Tiroid Birliği’nin (ATA), tiroid kanserlerinde tanı ve tedavi stratejilerini standardize etmek amacıyla 1996 yılından beri çıkardığı kılavuzların sonuncusu 2015’te yayınlandığında, risk sınıflandırmasındaki kriterler ve özellikle yüksek risk grubu dışındaki hastalara tedavi yaklaşımı açısından tartışma ve itirazları da beraberinde getirdi. Düşük riskli diferansiye tiroid kanserlerinde RİT’nin gerekliliğinin sorgulandığı geniş kapsamlı prospektif çalışmaların önümüzdeki dekat boyunca sürecek oluşu da göz önüne alındığında, bu alanda yeni paradigmalar oluşana kadar, kılavuzların yanı sıra konuyla ilgili uzmanların ve merkezlerin kendi deneyimlerinin de önemini koruyacağı görülmekte.

Bu alandaki sisleri biraz olsun dağıtması ve bilgilerimizi güncellemesi umuduyla Nükleer Tıp Seminerleri dergimizin bu sayısını, Nükleer Tiroidoloji konusunda deneyimli hocamız Prof. Dr. Seyfettin Ilgan’ın konuk editörlüğünde iyi diferansiye tiroid kanserlerine ayırdık. Dr. Seyfettin Ilgan, iyi diferansiye tiroid kanserlerinin tedavisinde risk sınıflarına göre I-131 kullanımını tartıştığı geniş kapsamlı yazısında, bu konudaki dilemmaları güncel kılavuzlara koşut olarak özetleyerek, kendi deneyimlerinin perspektifinden uygulamalarımıza katkı sağlayacak değerli öneriler verdi. Ayrıca, her biri konusunda uzman hocalarımız tarafından; tiroid kanseri izleminde tiroglobulin ve antitiroglobulin ölçümünün yeri, tiroid kanserlerinde tiroid hormon kullanımı, rekombinant TSH kullanımı, tiroid kanseri takibinde radyoaktif iyot taramanın ve I-131 tarama dışı görüntüleme tekniklerinin yeri, I-131 tedavisinde erken ve geç dönem yan etkiler ve pediatrik yaş grubunda diferansiye tiroid kanserleri gibi konular doyurucu bir şekilde işlendi.

Pandemi koşullarında yaşanan bütün zorluklara rağmen değerli deneyim ve bilgilerini bizlerle paylaşan tüm yazarlarımıza teşekkür ediyorum.

Sayımızı beğeneceğinizi umuyor, saygılarımı sunuyorum.

Prof. Dr. Tamer Özülker
Editör